28 Temmuz 2011 Perşembe

Bir Tour daha geçti gitti.

Müthiş hikayeler içeren bir Fransa Bisiklet Turu geçtğimiz hafta sonu tarihin turu kazanan en yaşlı 2.bisikletçisi olarak Cadel Evans'ın zaferi ile son buldu. Daha ilk haftadan en büyüğü genelin favorisi Contador'un zaman kaybı ile sonuçlanan kazalar tura damgasını vurdu. Ancak en beklenmedik kaza Tv yayın araçlarından birirnin Türkiye'de sıkça rastlanan şekilde bisikletçinin üzerine sürmesi ve hatta çarpması ile sonuçlanan kazaydı ki, izleyelim:



Hoogerland'a bu kaza sonucunda 33 dikiş atıldı ve lakabının hakkını vererek turu bitirdi Johnny. Diğer önemli bir kazada da Vino yardan aşağı uçtu ve uyluk kemiğini kırdı. Ameliyat sonrası emeklilik kararı açıklamasına yol açtı geçirdiği bu kaza. Vino'nun kazasına üzüldüm ama emekli olmasına sevindim.



Bu seneki tur pek çok uzun zamandır görülmeyen şeyler gösterdi bize. Sevgili Ata Atay'dan duyduğumuz Thor de France lafının söylenmesine sebep olan Thor Hushovd çok uzun aradan sonra Gökkuşağı mayo ile 2 etap birden kazandı ki bir tanesi dağlık bir etaptı. Yıllar sonra bir Fransız (Pierre Rolland) Alpe d'Huez etabını kazandı ve beyaz mayo giydi.


  Ben ve bir sürü kişi tarafından pasif olmakla eleştirilen Cadel Evans yıllar süren çalışmanın sonucunda nihayet bu sene Turu kazanan oldu. Bence sonuna kadar da hak etti. Özellikle dağlarda hiç pes etmedi ve muazzam bir ITT koştu öyle ki Tony Martin'in 7 sn gerisindeydi. Alkış.



Aşağıda gururla bakan Evans fotosunu görebiliriz.


Turun kaybedeni Contador'dan hiç bahsetmiyorum sadece şunu söylemek isterim bir sene arka arkaya grande tour kazanmak bir süre daha hayal olarak kalacak. Schleck biraderler Paris'teki podyumda ikinci ve üçüncü basamakları kaptılar. Frank için sorun değil ama Andy giderek 2.liğe alışıyor ve zamana karşı çalışmazsa bundan iyisi de olmayacak. Enterasan olan Andy ile Cancellara'nın aynı takımda olması. İnsan hiç teknik kapmaz mı?


Şimdi gözler Ağustos'da başlayacak La Vuelta'da olacak.

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Aylar sonra yeniden

Blogu ilk açtığımda bu kadar uzun süre herhangibir şey yazmadan kalacağını hiç düşünmemiştim. Oysa ki düşünmeliydim, çok yorucu bir iş dönemi geçirdiğimi bir an unutmuş olmalıyım. Neyse ki işim kendini bana hatırlatmakta çok mahir.

Peki bu kadar uzun zamanda neler oldu?

Güzel ülkemde gündemin değişim hızı ışık hızıyla yarışır şekilde olunca bu soruyu neler olmadı ki diye cevaplamak çok kolay. Muhalif oldukları için tutuklanan gazeteciler, basılmamış kitabın yasaklanması,en son yazdığım posttan sonra Fenerbahçe'min 15 maçın 14 ünü kazanması birinde berabere kalması,sonrasında tüm bu maçların üzerine gölge düşmesi, Contador'un inanılmaz Giro zaferi, yine seçimler ve bu kez gerçekten her iki kişiden birinin iktidar partisine oy vermesi, tabi ki Tour de France'ın Cadel Evans'ın zaferiyle sonlanması. Yine güneydoğu kırsallarında ocaklara düşen ateş, yürekleri dağlayan acılar, Afrika'nın son altmış yılın en kurak yazını geçirmesi açlıktan ölen bebeler ve yardım almalarına izin vermeyen bağnaz dinciler aklımda kalanlar.Daha aklıma gelmeyen bir dolu hadise geçti.

Bakalım bu kez ara vermeden yazabilecekmiyim? Tekrar merhaba.